İnsanın ne
yapacağını bilemediği sıcak yaz günlerinden biriydi. Atladım taksiye. Bir
müddet direndim sonra sessizliğe dayanamayıp muhabbet açtım. Karşımda yaman bir
taksici vardı. Ustaca konu geçişleriyle konuşmama fırsat bırakmadan sürekli
birşeylerden yakınıyordu. On dakika içinde hükümeti yıkıp baştan kurmuş, şimdi
de benzin zammını eleştiriyordu. Ligin başladığını bile bilmeyen bana bu sene
Fener’e kimleri aldıklarını gülerek anlatıyordu. Sonunda gideceğim yere varıp
indim taksiden.
Gitmiş olduğum yer
fazla müşterisi olmayan, salçalı tostu iyi yapan ve gittiğinizde içinizden “burayı
bilen fazla kişi yok ama ben biliyorum eheheheh” diye geçirdiğiniz salaş
yerlerden biriydi. Sarma tütünümü çıkarıp sarmaya başladım ve bi tane salçalı
tost bi tane de çay söyledim. Salaş mekan rutinlerini bir bir
gerçekleştiriyordum.
Siparişi
verdikten sonra telefonu çıkardım ve rehberi baştan aşağı taramaya başladım.
Evet bu an o andı sevgili dostlar. Pek sık görüşmediğiniz ve hayatında ne
değişiklikler olduğunu merak ettiğiniz eski dostlardan birini arama vaktiydi. Aradım açmadı.
Sonraki hedefime
geçmek üzereyken yanımdaki masadaki çiftin muhabbetine kulak misafiri oldum. İngilizce
konuşuyorlardı. Bu tür durumları böyle yerlerde olağan karşılamak gerekir.
Tostumu yemeye devam ederek sakince muhabbeti dinledim. Muhabbetin soyu
tükenmekte olan bir köpekbalığı türü üzerine olduğunu farkettiğimde tost
hafiften boğazıma kaçtı ama bir çay dalgasıyla onu ait olduğu yere gönderdim.
Aylardır içimde
sürekli birşeyler okumak, bilgilerime bilgi katmak bu sayede dünyayı ve
insanları daha iyi anlamak arzusu vardı. Kafedeki değişim kütüphanesine şöyle
bi bakıp iç geçirdim. “Kaç kitap vardır lan burada. 500 tane vardır desen
haftada 2 tane okusam 250 hafta eder...” diye hesaplar yapmaya başladım.
Sinemaya da oldukça
düşkündüm. Kitapların filmlerden daha bilgilendirici olduğunun farkındaydım ama
filmler de kitaplardan daha etkileyiciydi. Zengin adamın biri çıksa da bana
“Evlat haftada 5 gün malikaneme gelip sabah 9 dan akşam 5 e kadar film
izleyecek sonra da iyi filmleri bana önereceksin ben de senin ceplerini
dolduracağım,” dese diye hayaller kurardım.
Kurduğum hayalden
de anlaşılacağı üzere, o zamanlar bir meslek sahibi değildim. O anki hayat
standartlarımı sürdürmek istiyordum ama bir meslek sahibi olmak aklımın ucundan
bile geçmiyordu. Meslek sahibi olmak demek insanın tüm ömrü boyunca çalışması
demekti. Bunu istemiyordum. Zaten bunu hangi aptal isterdi ki? İnsanlar ya para
kazanmak zorundaydılar ya da kendilerini çalışmak zorunda olduklarına inandırmışlardı.
Böyle idealist
hayaller kurarken ve hayatımı düşündüğüm gibi yaşamayı isterken kendimi yirmi
sene sonra yaşadığım gibi düşünürken hayal ettim. Geçmişte bana ters gelen herşeyi
normalleştirmiş, terfi almak için milletin ayağını kaydıran puştun teki
olmuştum. Önce bir plaza faresine dönüşmüş, yalanacak göt kalmayınca da müdür
olmuştum.
Gelecekteki
halime, taksiciye ve yanımdaki çifte küfredip bir sigara yaktım. Takcinin
dertleri ne kadar sığ, yanımdaki çiftin dertleri de ne kadar absürddü. Belki benim
dertlerim de onlara göre saçmaydı.
Taksici
düşündüklerimi bir şekilde duymuş ve koşarak masamı Chuck Norris uçan tekmesiyle
devirmişti. “Ulan asıl seninki dert mi ibne! Gelmiş burada birşeyler yapmaya
çalışan bizlerle dalga geçiyorsun. Kendin bir bok yaptığın yok. Kitap okuyamamaktan
yakınıyorsun,” diyordu. Gözleri yaşarmıştı. Üzerime kafedeki eski kitapları bir
bir fırlatmaya başladı. “Al oku, al bunu da oku, al bunu da...”
Taksicinin omzuna
elimi koyup "napıyorsun abi sakin ol," diyerek sandalyeye oturttum. Bir salçalı tostla iki çay söyleyip golden
virginia sarmaya başladım. “Haklısın abi benimki dert değil de hippiyiz işte
napalım hippilik bunu gerektirir,” diye alttan alıyordum. Yelkenleri suya
indirdiğimi görünce o da hatasını kabul etti.
Pek bilinmeyen bir John Lennon
şarkısı eşliğinde kardeş kardeş çayları içtik. Kubrick’in klasik müziği
filmlerinde bu kadar etkili kullanmasını övüp Aldous Huxley'in kullandığı uyuşturucular hakkında hararetli
bir tartışmaya daldık.
No comments:
Post a Comment