- Adın ne senin?
- Cafer.
- Neden seni
arıyor bu adamlar Cafer?
- Abi akşamüstü
sattığım suların parasını tinercilere kaptırdım. Patron beni öldürecek abi.
- Nerede
satıyorsun?
- Minibüs
duraklarında abi. Kışın çay yazın su satarım abi.
- Ne kadar açığın var?
- 35 lira abi.
Bu geceyi atlatayım yarın sabah fazladan satar parayı toplarım abi.
- Peki Cafer. Sen
bekle orada bir müddet.
Tezgahı sırtladığım
gibi yürümeye başladım. Sabah oluncaya kadar yürüdüm. Gittim minibüs
duraklarına tezgahı kurdum. Kerata uyuyakalmış.
- Hişşt! Uyan
hemşerim sabah oldu!
Cafer uyandığı
gibi elinde bir poşet su şişesi fırladı gitti. Ben de gittim bir simitçi
buldum. Midyelerin en büyüğüyle çıtır bir simiti değiş tokuş ettik. Yoldan
tabelasız bir minibüs geçiyordu.
- Kartal’a gider
mi ağabey?
- Gider!
Minibüsçüye üç
tane ufaklardan verdim. Tezgahı katladım cebime koydum. Gittim arka koltuğa
kırk yıllık yatağımmışcasına kuruldum. Uyandığımda akşam olmuştu. Kadıköy’e
geri dönmüşüz. Müsait yerde indim.
No comments:
Post a Comment